Sosyal Medya

Makale

Materyalizmin temeli olan ‘Atina sitesi’ne karşı, İslâm’ın ‘Medine-t-un’Nebîsi, Peygamber Sitesi

Yesrib, Hz. Peygamber’in Hicret’inden hemen sonra, kısa sürede, ‘Medine-t-un’Nebî’ye dönüÅŸür..

Müslümanın dünyası ilk kez, bir bütün olarak bu site devletinde ÅŸekillenir..

Materyalist dünyanın hayat ölçüleri ‘Atina ÅŸehir devleti’ndeki temel anlayışa göre ÅŸekillenir..

Bizim medeniyetimizin temelinde de, bir ‘ÅŸehir devleti’ vardır, ‘Medine Åžehir Devleti..’

‘Medine-t-un’Nebî..’  Ve, bu ‘ÅŸehir devleti’,  Kur’an’ın hedeflediÄŸi sosyal hayat tarzının kurulabilmesi için ilk modeli oluÅŸturmaktadır..

Yesrib’den Medine’ye geçiÅŸin baÅŸlangıç noktası da, Hicret’tir..

**

Hicret-i Nebevî.. Ve bu hadise, müslümanın hayatının ÅŸekillenmesinde o kadar önemlidir ki, gerçekte bütün beÅŸeriyet tarihini dolduran Ä°slam tarihinin, Ä°lahî Peygamber’lerin sonuncusu olan Resul-i Ekrem(S)’in bu Hicret’i, bizim bu son tarih dönemimizin ÅŸekillenmesinde baÅŸlangıç noktası kabul edilmiÅŸtir..

Ve, bugünler Hicret’in -355 günlük Ay Yılı’na göre-, 1437’nci yılının baÅŸlangıç günleri.. (365 günlük GüneÅŸ Yılına göre de 1394’ncü yılda..)

*

Merkezinde ‘Atina site-devleti bulunan bütün beÅŸerî mektebler ve temelde materyalisttirler ve bu anlayışın temelinde de, ‘insan insanın kurdudur’  (homo hominu lupus) veya ‘insan insanın tanrısıdır’anlayışı yer alır..

Atina Site Devleti’nde temelde iki tip insan vardır: Hür olanlar ve Köleler..

Hürr denilenler,  öteki bütün insanların yaÅŸama hakkını da kendi tekelinde bulundurmak istemektedirler..

Nitekim, ‘demokrasi’nin ilk beÅŸiÄŸi sayılan antik Atina’da, 16 bin kadar hür insan vardı ve 250 bin kadar daesir-köle!. 

Ve tabiatiyle, esir ve kölelerin oy kullanma hakkı yoktu..

Toplumu, ancak o ‘hür insanlar’ yönetiyordu, tabiatiyle..

Bugün de emperyalist ve materyalist dünyaların kendilerine ve diÄŸer insanlara ve dünyaya bakışlarının temelinde, kendilerini ‘hür ve üstün’, diÄŸerlerini ‘aÅŸağı ve köle’ gibi gören, ‘egoist, bencil/ hodbin’ (sadece kendini haklı gören) bir anlayış vardır..

Bizim dünyamızın temelini oluÅŸturan Ä°slam ise, insanı, Allah’tan baÅŸka her türlü ilah fikrini, tasavvurunu reddetmeye çağırıyor..  ‘Lailaheillallah’ın aslî sırrı budur.. Yani, bir ‘cihanÅŸumûl özgürlük manifestosu’..(Qûlû, ‘Lailaheillallah..’ tuflihû..) (Lailaheillallah deyiniz, felâh bulunuz, kurtulunuz..)  Ä°ÅŸte, köleliÄŸi, hiç bir insana yakıştırmayan, herkesi özgür olmaya çağıran bir anlayış..

Evet, Ä°slam bütün insanların Hz. Âdem’den geldiÄŸini, Âdem’in ise topraktan yaratıldığını; bütün insanların hürr ve eÅŸit yaratıldığını ve bütün köleliklerin ve eÅŸitsizliklerin insanın kendi zulmü olduÄŸunu telkın ile, buesaret ve eÅŸitsizlikten kurtulmanın kurtarıcı reçetesini sunar..

Ä°ÅŸte, Atina site devletinin temel deÄŸerlerinden, Medine-t-un’Nebîye, yeniden kurulacak bir dünya düzeninin örnekliÄŸini oluÅŸturmak içindir Hicret....

Ä°slam, insanın kurtuluÅŸ ve özgürleÅŸebileceÄŸinin formülünü sunar.. Bunun bir yansıma tarzı da,‘digergâm’/ (baÅŸkalarını da düÅŸünen) bir anlayış- yaÅŸayışdır. 

Materyalizmin insana sunduÄŸu ‘egoist, hodgâm’ anlayışlara karşı, Ä°lahî nizamın formülü, ‘digergâm’dır; diÄŸerlerinin de haklarını düÅŸünmek!..

*

Evet, bir de bu açıdan bakalım, Hicret eylemine..

‘Hicret’  kelimesinin kökü, -tekrarlayalım- ‘hicr’dir..

Hicr, yani,  ayrılık, firâq.. Mahbubdan firâq,  sevgiliden / sevilenden  uzak kalmak..

Hicran..  Gözyaşı.. Kalb sancısı..

SevdiÄŸiniz her ne ise ondan ayrı düÅŸerken, hicran duygularına, kalb sancılarına giriftar olur ve gözünüz yaÅŸarır.. Ona yeniden kavuÅŸmanın hayalini yüreÄŸinizde taşırsınız..

‘Hicret’, ne yapacağını bilmeden savrulmak ve çaresiz kalıp firar etmek hiç deÄŸildir.. Hicret, daha ileri atlayabilmek için geri çekilmek ve hasmın oyunlarını bozmak ÅŸeklindeki kararlılık eylemidir..

‘Hicr’  kökünden gelen ‘tehcîr’in de, zorla göç ettirmenin de, ne büyük acılarla gerçekleÅŸtiÄŸini, tehcîr’e uÄŸramış kitlelerin acı destanlarından anlayabiliriz..

Hz. Âdem’le Havva’nın Cennet’ten dünyaya uzaklaÅŸtırılması da bir tehcir-i ilahî  idi...

Hz. Ä°brahîm de kendisini Nemrud’un, ‘Sen benim hükümranlığıma müdahale ediyorsun..’  diyerek ateÅŸe atmak istemesi üzerine, ’Ben Rabbime doÄŸru hicret ediyorum’ (Ankebut, /26) diyordu..

Bunun gibi daha pek çok ve çeÅŸitli hicret’lerinden sözedebiliriz..

Evet, coÄŸrafi, fizikî coÄŸrafyadan ruhî coÄŸrafyaya, Hicret..

Ferdden cemaate... Cemaatten devlete..  Nefsten kalbe..

*

Hicret, enbiyaullah’ın yol arkadaÅŸlığına tâlib olabilmek, o çileli yolculuÄŸun ağır ÅŸartlarını zevk edinebilmektir..

Fizikî coÄŸrafyanın ve sosyal hayatın menfaat dengelerine göre oluÅŸturulmuÅŸ deÄŸerlerinden, ’mutlak deÄŸerler sistemi’ne, acıları göze alarak yönelme cehdidir, Hicret..

Fizikten metafiziÄŸe, kabuktan öze, maddeden ruha, inkardan imana, cehaletten ilme; zanndan yaqîneHicret.. 
Hz. Îsanın zâlimlere boyun eÄŸmektense, çarmıha gerilmeyi göze alabilmesidir, Hicret..

Hz. Huseyn’in, zamanının en katı zulüm güçleri önünde eÄŸilme talebini, ‘Heyhat minnezzilleh..’ (Zilleti kabul edenlere yazıklar olsun..)’  diye reddederek, Medine’den yola çıkıp Mekke’ye ve oradan da, kocaman Hicaz Yarımadası’nın o uçsuz bucaksız çöllerini, o günün ÅŸartları içindeki binbir müÅŸkülatla aÅŸmak azmiyle Kûfe’ye doÄŸru yola çıkması ve Kerbela’da katledilmeyi göze alması eylemindeki kararlılıktır..

Hicret, kiÅŸinin kendi içinde kendi aklıyla, kendi eliyle oluÅŸturduÄŸu ya da sosyal hayat tarafından kendisini kuÅŸatan zindanı yıkma eylemidir.. Ve,  Hicret, bir zahmet deÄŸil, rahmettir..

Nitekim, Kur’an bu mânalara iÅŸaret ediyor..

‘(...) Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar; benim yolumda eziyete uÄŸradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler.. Andolsun, ben de onların kötülüklerini örteceÄŸim,  ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım..’ (Âl-i Ä°mran, 195)

’Kim, Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde yerleÅŸecek çok yer ve bolluk bulur. Kim, evinden Allah’a ve Rasülüne muhacir olarak çıkarsa, sonra da ölüm kendisine eriÅŸirse, muhakkak onun sevabı Allah’a düÅŸer.’ (Nisâ 100)
‘Zulme uÄŸratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret edenleri dünyada ÅŸüphesiz güzel bir biçimde yerleÅŸtireceÄŸiz; Âhiret karşılığı ise daha büyüktür. BilmiÅŸ olsalardı. Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.’(Nahl, 41-42)

’Kendilerine yazık eden kimselere melekler, canlarını alırken, ‘Ne iÅŸte idiniz?’ derler.  Onlar da, ‘Biz yeryüzünde zayıf sayılan kimselerdik.’  derler. (Melekler de): ‘Allah'ın arzı geniÅŸ deÄŸil miydi? Oraya hicret edeydiniz ya!’ derler. Ä°ÅŸte onların barınağı Cehennem’dir. O ne kötü uÄŸranacak bir yerdir. (Nisâ,97)

*
Resul-i Ekrem (S)’den gelen bir rivayete göre de, ‘Allahın yasakladığı ÅŸeylerden uzaklaÅŸmaktır Hicret.’ (Buharî, Vahy, hadis no: 10)

Tekrarlıyalım: Hicret, bir kaçış deÄŸil, zulümden adâlete, sığınma eylemi..

Mümin insan cihetlere sığmaz.. Ä°lâ’y-ı Kelimetullah bayrağını yüceltmek ister, bu da topraktan sıyrılmayı, gönlünü çamurdan, taÅŸtan  temizlemeyi gerektirir.. Dayanacak bir yer olarak bir ülke veya vatan da gereklidir,  elbette; ama, inanç mı toprak içindir, yoksa  toprak  mı inanç içindir? Ve vatan, neresidir?

Bu sualin cevabı, ‘Vatan neresidir?’e vereceÄŸimiz cevaba göre deÄŸiÅŸir.. Said Halîm PaÅŸa‘muselman nazarında vatan, inancının hayata hâkim olduÄŸu yerdir..’ diyordu.. Bu mânada bir ‘vatan’dan hicretetmenin mantığı yoktur..

Hicret, vatanı belli coÄŸrafyalara mahkum etmeyen ve cihanÅŸumûl bir kavrayış veren bir eylemdir.. Ä°slam’ın; bir coÄŸrafyaya, bir ırka, bir mezhebe ve bir ülkeye hapsedilemeyeceÄŸini göstermek ve gerektiÄŸinde, Tarıq bin Ziyad gibi gemileri yakabilmektir Hicret..

‘Bizim vatanımıza dönmemiz için gerekli olan gemileri ateÅŸe verdin!..’ diye diklenenlere, ne demiÅŸti o:‘Siz, müslüman deÄŸil de; suya, havaya, rüzgara, çamura mı tapıyorsunuz, yoksa?’

*

Sohbetimizi bir hikmetli sözle noktalayalım:

Birileri bir ârif zâta gelip, bir kiÅŸi hakkında, iddialı beyanlarda bulunur:

-Efendim, filanca kiÅŸi, su üzerinde yürüyor diyorlar..

*Yürüyebilir.. O kadarını Karabatak da yapıyor ve yürüyor su üzerinde..

-Efendim, o kiÅŸi havada da uçuyormuÅŸ..

*Uçabilir.. Karga da uçuyor.. 

O kiÅŸi, kendi kalbine sefer edebiliyor mu, onu söyleyin.. Asıl zor olan, budur!’

*

Evet, baÅŸka topraklara, baÅŸka iklimlere sefer etmeden önce, kendi kalbimize sefer edebilmektir, Hicret..

*

DüÅŸünce ve duygularımızı Hicret ikliminin atmosferine uyarlamamız dileÄŸiyle..

Alıntı - Diriliş Postası

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.